İki Keklik Sözleri – Hikayesi 1950’lere dayanıyor
Kültür Sanat
1950’li yıllarda Muzaffer Sarısözen tarafından derlenip notaya alınan “İki Keklik Bir Kayada Ötüyor“, Balıkesir’in Edremit ilçesinin Güre köyünde ortaya çıkmıştır. Ağıt Türkü olarak günümüze aktarılmıştır. Türk halkının neredeyse tamamı tarafından bilinen Türkü‘nün ortaya çıkan hikayesi dinleyenleri hüzünlendiriyor.
İki Keklik Şarkı Sözleri
İki Keklik Türküsü – Orhan Hakalmaz – İki keklik türküsü dinle – i̇ki keklik sozleri – i̇ki keklik türküsü – i̇ki keklik türkü sözleri – orhan hakalmaz iki keklik şarkı sözleri
İki keklik bir kayada ötüyor
Ötme de keklik derdim bana yetiyor
(Aman aman yetiyor)
Annesine kara da haber gidiyor
Yazması oyalı kundurası boyalı
(Yar benim aman aman yar benim)
Uzun da geceler yar boynuma sar benim
(Aman aman sar benim)
İki keklik bir dereden su içer
Dertli de keklik dertsizlere dert açar
(Aman aman dert açar)
Buna kara sevda derler tez geçer
Yazması oyalı kundurası boyalı
(Yar benim aman aman yar benim)
Uzun da geceler yar boynuma sar benim
(Aman aman sar benim)
İki keklik bir kayada yaslanır
Teke de bıçak gümüş kında paslanır
Bir gün olur deli de gönül uslanır
(Uslanır aman aman uslanır)
Yazması oyalı kundurası boyalı
Uzun da geceler yar boynuma sar benim
(Aman aman sar benim)
İki Keklik Hikayesi – İki Keklik Bir Kayada Ötüyor Hikayesi

Balıkesir’in masum köylerinden birinde, yeşillikler içinde adeta bir hikaye gibi yaşanan olaylar vardır. Mehmet Şevket Efendi ve zarif eşi Şöhret Hanım, köyün gözde ailelerinden biridir. Ancak, şaşalı giyimleri ve gösterişli yaşamlarıyla diğerlerinden sıyrılırlar.
Güre köyünde huzurlu günlerini geçiren bu ailenin, kendilerini tamamlayan bir oğulları da vardır: Zekeriya. Zekeriya, askerlik görevini üstlenmek üzere Sarıkamış’a, Enver Paşa’nın komutası altında gitmek zorunda kalır.
Şöhret Hanım, oğlunu sevgiyle donatıp askerlik yolculuğuna uğurlar. Ancak içindeki kaygı, oğlunun Sarıkamış’ın sert kış koşullarına nasıl dayanacağıdır. Zekeriya’nın görevi, askerlerin ilerleyebilmesi için yolu açmaktır. Karla kaplı yollarda çukurları doldurarak, askerlerin güvenli bir şekilde ilerlemesini sağlar.
Zekeriya, görevi sırasında kahramanca çalışırken, bir anlık dalgınlık sonucu ölümcül bir kuyuya düşer ve şehit olur. Bu acı haber, annesi Şöhret Hanım’a kara bir leke gibi çarpar. Oğlunun vefat haberi, balıkçı kayalarının başında kekliklerin ötüşü eşliğinde duyurulur.
Şöhret Hanım, bu acı haberi duyduğunda derin bir üzüntüye gömülür. İçindeki yangın, ağıtlarıyla dışa vurur. “İki keklik bir kayada ötüyor, ötme de keklik derdim bana yetiyor. Annesine kara da haber gidiyor” diyerek içindeki hüznü dile getirir.
Güre köyünde yayılan bu hikaye, duygusal bir türküye dönüşür. İnsanlar Şöhret Hanım’ın ağıtını paylaşır, onun acısına ortak olur. Ağıt, zamanla bölgenin sembolik bir eseri haline gelir.
Bu hikaye, aşkla, acıyla ve kayıpla dolu bir öyküyü anlatır. Şöhret Hanım’ın yangın yüreği, kekliklerin ötüşüyle yankılanır. Balıkesir’in topraklarında yaşanan bu olay, insanların gönüllerinde iz bırakır.
Bugün bile, Şöhret Hanım’ın ağıtı hâlâ duyulur. İki keklik, kayaların üstünde ötüşlerini sürdürürken, insanlar onların sesini dinleyerek geçmişe dönük bir yolculuğa çıkar. Bu türkü, bir aşkın, bir acının, bir kaybın ifadesidir.
Balıkesir’in mistik atmosferi, bu hikayenin gerçekliğini ve duygusal yükünü daha da artırır. İki keklik, bir dereden su içerken, Zekeriya’nın gözyaşları hâlâ akar. Dertli keklik, dertsizlere dert açarken, Şöhret Hanım’ın yüreğindeki sızı hiç durmaz.
Şöhret Hanım’ın ağıdıyla yaşayan bu hikaye, “kara sevda” olarak adlandırılır. Sevdaya, acıya ve kayba karşı dayanıklılığı temsil eder. Kederli bir anne, ağıtını söylerken geçmişteki hüznüne rağmen, geleceğe umutla bakar.
İki keklik, bir kayada yaslanırken, Zekeriya’nın hatıraları yaşar. Teke’nin gümüş bıçağı, kında paslanırken, insanlar Zekeriya’nın fedakarlığını anar. Deli gönül, bir gün uslanır ve bu hikayenin sonu mutlu biter.
Güre köyünde yaşanan bu olay, türküleriyle, hikayesiyle ve Şöhret Hanım’ın ağıdıyla daima hatırlanır. Kara haberlerin duyulduğu o kaya, Zekeriya’nın anısını yaşatır. Şöhret Hanım’ın ağıdı, yüreklerde bir iz bırakır ve unutulmaz bir hikayenin parçası olur.
Bu hikaye, insanların duygusal bağ kurduğu bir türküdür. “Yazması oyalı kundurası boyalı, uzun da geceler yar boynuma sar benim” diyerek, hüzün dolu bir özlemi ifade eder. Şöhret Hanım’ın sesiyle yükselen bu türkü, zamana meydan okur.
Balıkesir’in mistik atmosferi, bu hikayenin etkisini sürdürür. İki keklik, bir kayada öterken, insanlar Şöhret Hanım’ın ağıdını yankılar. Bu hikaye, türküsüyle, kederiyle ve umuduyla Türk kültürünün bir parçası olur.
Kara haberlerin ulaştığı o kaya, hâlâ anılır ve insanlara geçmişteki aşkı, kaybı ve fedakarlığı hatırlatır. İki keklik, bir kayada öterken, bu hikaye yeniden canlanır. Şöhret Hanım’ın ağıdı, yürekleri dağlar ve unutulmaz bir miras haline gelir.
Bu hikaye, Türk milletinin duygularını yansıtan, hüzünlü bir melodidir. Şöhret Hanım’ın ağıdı, türküleriyle sonsuza kadar yaşar ve gönülleri sarsar. Balıkesir’in topraklarında yankılanan bu hikaye, Türk kültürünün bir parçası olarak sonsuza kadar hatırlanır.
Keklik kuşu
Keklikler, dünyanın birçok yerinde bulunurlar ve yaklaşık 30 farklı türü vardır. Keklikler, orta büyüklükte kuşlardır ve genellikle kahverengi, gri ve beyaz renklidir. Kekliklerin kanatları kısadır ve uçmak yerine yerde yürümeyi tercih ederler. Keklikler, otçul kuşlardır ve bitkilerin tohumları, yaprakları ve çiçekleriyle beslenirler.
Keklik Kuşu Nasıl Öter?
Keklikler, erkek ve dişi olmak üzere iki farklı şekilde öterler. Erkek keklikler, üreme mevsiminde dişilere kur yapmak için öterler. Ötüşleri genellikle bir dizi yüksek sesli “kuk” sesinden oluşur. Dişi keklikler ise, genellikle daha sessiz bir şekilde öterler. Ötüşleri genellikle bir dizi “koo” sesinden oluşur.
Videoda keklik kuşunun ötüşünü dinleyebilirsiniz.
İki keklik hikayesini bir de Üzerine Konuşalım ekibinden dinleyebilirsiniz.